Hayatta bazı anlar gelir ki her şeyden uzaklaşmak, kaybolmak istersin. Sadece kendinle baş başa kalmak, kalabalıklardan, sorumluluklardan ve günlük hayatın koşturmacasından uzaklaşmak. Böyle zamanlarda, sanki her şey çok fazla gelir; yüklerin ağırlaşır, düşünceler birbirine karışır ve bir anlığına kaçıp gitmeyi düşlersin. Bu anlar, içsel bir huzur ve dinginlik arayışının en doğal göstergesidir.
Ancak ne kadar kaybolmak istesen de, bir o kadar da korkarsın. Yalnız kalmak, kendinle baş başa kalmak bazen zor gelir. Çünkü yalnızlık, insanın en derin korkularından biridir. Tek başına olmanın getirdiği o sessizlik, düşüncelerinin yankılanmasına sebep olur. Kendi içindeki karmaşayı duymak, kaçtığın o sorularla yüzleşmek zorunda kalırsın. İşte burada asıl sorun başlar. Çünkü kaybolmak, yalnız kalmak demek değildir aslında. Kaybolmak, kendini yeniden bulabilme fırsatını yakalamaktır. Bu süreç, kendine yapılan bir yolculuktur.
Bazen etrafında çok fazla parçalanmış bir zırhı olan birini tanırsın. O kişi, belki ilk bakışta kırılgan görünse de aslında çok cesur ve deneyimlidir. Çünkü girdiği savaşlarda kazansın ya da kaybetsin, her seferinde hayatta kalmayı başarmıştır. Zırhı belki çatlamış, eskimiş ve darbelerle doludur ama bu onun ne kadar çok savaşa girdiğini ve bu savaşlardan her seferinde dimdik çıktığını gösterir. Her yara, her çatlak onun yaşadığı zorlukların ve gösterdiği cesaretin bir sembolüdür. Aynı senin gibi… Sen de zaman zaman kaybolmak isteyebilir, kendinle kalma cesareti gösterebilirsin. Ama unutmamalısın ki, yalnız kalmak zayıflık değil, içsel bir savaşı kazanmanın bir parçasıdır.
Kendi içindeki bu savaşlarda hayatta kalmak, zırhındaki her bir yara izi, her deneyim, seni daha güçlü ve bilge bir hale getirir. Yalnız kalmanın ve kaybolmanın zorluğu, senin zırhını güçlendiren en büyük etkenlerden biridir. Ne kadar çok yara alsan da, ne kadar parçalanmış hissedersen hisset, her savaşın sonunda hayatta kalmayı başardığını fark edersin. Bu, yaşamın sana sunduğu en büyük güçlerden biridir: Ne kadar darbe alırsan al, yeniden ayağa kalkabilme gücü.
Korkularınla yüzleşip kendi varoluşunu anladığında, yalnız olmanın aslında bir özgürlük olduğunu fark edersin. Evet, tek başına olmak zor olabilir ama kendi içindeki sessizlikte, en derin yanıtları bulabilirsin. Bu yüzden, bazen kaybolmak iyidir. Sadece neyi aradığını bildiğinde, o kaybolmuşluk seni bambaşka bir yere götürür. Korkmadan, sadece kendinle kalabilme cesareti göstermek, en büyük keşiflerinden biri olabilir.
Yalnız kalmaktan korkmamalı, aksine bu süreçten güç alarak, kendini yeniden inşa etmelisin. Zırhın her ne kadar parçalanmış olsa da, savaşlardan dimdik çıktığını ve aslında ne kadar güçlü olduğunu unutmamalısın. Kaybolduğunu düşündüğünde, belki de aslında en doğru yere varıyorsundur. Zırhındaki her çatlak, seni sen yapan bir hikayeyi taşır, ve bu hikaye seni güçlü, cesur ve dayanıklı kılar.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere. Hoşça kal!